Vücudumuz yaşamsal faaliyetleri sırasında kendi içerisindeki dengeyi sürdürmek zorundadır. Besleniriz, hareketlerimiz ya da organlarımızın fonksiyonları için enerji üretiriz, ürettiğimiz enerjiyi de harcarız ya da depolarız. Bir yandan da tüm bu metabolik faaliyetler esnasında pek çok atık madde üretiriz. Bunun yanında organlarımızın sağlıklı bir şekilde çalışabilmesi için vücudumuzdaki sodyum, potasyum, kalsiyum gibi iyonların da belirli aralıklar içerisinde tutulması gereklidir. İşte, hem vücudumuzdaki atık maddeleri uzaklaştırmanın en önemli yollarından birisi hem de vücudumuzun iyon ve asit baz dengesini sağlayan organımız böbreklerimizdir. Böbreklerimiz bu fonksiyonlarını idrar üreterek sağlarlar.
Böbreklerimiz vücudumuzdan uzaklaştırılması gereken maddeleri idrar ile atar, vücudumuzun ihtiyacı olan maddeleri de olabildiğince korumaya alır, idrara karıştırmamaya çalışır. Yani böbreklerimiz kanımızı süzen bir süzgeç gibi çalışır. Ama bu arada kanımızla idrarımız arasında bir bariyer oluşturur ve birbirlerine karışmalarını engeller. Böbreklerimizin bütün bu çabalarına rağmen her gün 1 ila 10 milyon kan hücresini idrarımız ile atarız. Bu tamamen normal bir süreçtir ve bu miktarlardaki kan hücresi idrarın renginde herhangi bir değişikliğe neden olmaz.
Normal taze idrar berrak ve açık sarıdır. İdrarın rengi, içerisindeki atık maddelerin yoğunluğuna bağlı olarak koyu sarı da olabilir. Kırmızı renkli, bulanık idrar yapmak çoğunlukla idrara böbreklerimizden ya da idrar yollarımızın herhangi bir yerinden kan karıştığı anlamına gelir. Bazı ilaçlar ya da yiyecekler de idrarı kırmızıya boyayabilirler.
İdrarda gözle görülebilir miktarda kanama olması durumunda mutlaka bir ürolog tarafından değerlendirme gereklidir. Kanlı idrar, basit bir idrar yolu enfeksiyonundan kansere kadar pek çok farklı hastalığın bulgusu olarak karşımıza çıkabilir. Bu sebebin araştırılmasında kanmanın niteliği çok büyük önem kazanmaktadır. Kanamanın rengi (parlak kırmızı, pembe, vişne çürüğü, kahverengi), beraberinde ağrı ya da yanma olup olmaması, pıhtı parçaları içerip içermemesi, idrarın başında ya da sonunda olması gibi bilgiler tanıya ulaşırken bize yol göstermektedir. Bunların yanında hastanın yaşı, cinsiyeti, sigara içip içmemesi, mesleği gibi faktörler de önemlidir.
Örneğin 20’li yaşlarda bir kadın hastada yanma ile birlikte kanama olması aklımıza öncelikle enfeksiyonu getirirken sigara içen 60 yaşında bir erkekte ağrısız, pıhtılı kanama aklımıza mesane kanserini getirmektedir. Bunların dışında idrar yollarındaki taşlar, prostat büyümesi, böbrek yaralanmaları, böbreğin idrar süzme mekanizmasında olabilecek hastalıklar ya da pıhtılaşma bozukluğu ile seyreden bazı kan hastalıkları gibi pek çok farklı hastalık da kanlı idrarın sebebi olarak karşımıza çıkabilir. Tabii ki doğru tanıya ulaşabilmek için yapılması gereken pek çok test bulunmaktadır.
Bunun dışında tamamen normal görünümlü bir idrarda yapılan idrar tetkiklerinde kan saptanması (mikroskopik kanama) da oldukça sık karşılaştığımız ve mutlaka bir üroloji uzmanı tarafından değerlendirmeyi gerektiren bir durumdur. Bu noktada tekrarlayan idrar tetkiklerinde kanama saptanması ileri değerlendirme yapılması için önemli bir kriterdir.
Adet dönemlerinde, jinekolojik muayene sonrasında, ateş yüksekliği olan dönemlerde, cinsel ilişki ya da yoğun fiziksel aktivite sonrasında yapılacak testlerde kan görülebileceği akılda tutulmalı ve test mutlaka tekrar edilmelidir.
Mikroskopik olarak saptanan kanama durumlarında yapılan incelemeler sonucunda %5-22 oranında ciddi bir ürolojik hastalık (taş, tümör, enfeksiyon) saptanır. İdrarda kan saptanan hastalarda yapılan araştırmalarda asıl amaç kanamanın ciddi bir hastalığın özellikle kanserin ilk bulgusu olup olmadığının belirlenmesidir. Bazı kişiler idrar yollarında kanser gelişimi açısından diğerlerinden daha fazla risk altındadırlar.
Bu risk değerlendirmesi mutlaka yapılmalıdır. Ürolojik kanserler için yüksek riskte bulunan kişiler şu şekilde özetlenebilir. Sigara içme öyküsü bulunanlar, 40 yaşından büyük hastalar, alt karın bölgesine ışın tedavisi öyküsü olanlar, mesleki riskleri olanlar (özellikle aromatik aminlere (boya sanayiinde kullanılan kimyasallar) maruziyet), sık geçirilen idrar yolu enfeksiyonu öyküsü olanlar.
İdrarda gözle görülebilen ya da tekrarlanan tetkiklerde saptanan kanama durumunda öncelikle bir idrar kültürü yapılarak olası bir enfeksiyon araştırılır. Kan testleri yapılarak böbrek fonksiyonları değerlendirilir ve pıhtılaşma bozukluğu olup olmadığı araştırılır. Bunun yanında idrar yollarının genel bir ultrasonografik incelemesi de mutlaka yapılması gereken bir tetkiktir. Bunların ötesindeki ileri tetkiklerin seçimi hastanın eşlik eden yakınmalarına, yapılan tetkiklerde elde edilecek sonuçlara göre yapılmalıdır.
Kanama böbrekler ve idrar kanalları (üreterler) gibi idrar yollarının üst bölümünden kaynaklanabileceği gibi idrar torbası (mesane) ya da prostat gibi idrar yollanının alt bölümlerinden de kaynaklanabileceği için bu bölgeler hastanın risk faktörleri de göz önünde tutularak ayrı ayrı değerlendirilmeli ve görüntülenmelidir. İlaçlı böbrek röntgenleri uzun yıllar böbreklerin ve idrar kanallarının değerlendirilmesi için kullanılmıştır halen de kullanımı olan bir görüntüleme yöntemidir. Ya da gelişen teknolojinin sağladığı olanaklardan yararlanarak ilaçlı ve ilaçsız tomografi çekilebilir ve idrar yollarının 3 boyutlu olarak detaylı görüntülenmesi yapılabilir. Bu sayede standart filmlerde gözden kaçabilecek küçük taşlar ya da idrar yollarında yer kaplayan lezyonlar görülebilir.
Bu görüntüleme yöntemleri ile kanamanın nedeni saptanamazsa ince bir kamera aracılığı ile idrar yollarının ve idrar torbasının gözle muayenesi anlamına gelen sistoskopi yapılması gerekebilir. Sistoskopi işlemi lokal anestezi ile ya da hafif sakinleştirici bir anestezi altında yapılabilen bir işlemdir ve bize hiçbir görüntüleme yönteminin sağlayamayacağı bilgiler sağlar. Bu işlem ile filmlerde saptanamayan küçük tümörlerin saptanması mümkün olabilir. Sistoskopi işlemi sırasında şüpheli bir görüntü var ise parça alarak patolojik inceleme yapılması mümkündür.
Bazı kanamaların böbreklerin yapısal hastalıklarından kaynaklanabileceği, yapılan tüm değerlendirmelere rağmen bir sebep bulunamayabileceği ve böbreğin yapısal hastalıkları ile ilgilenen bir nefroloji uzmanı tarafından değerlendirmenin de gerekebileceği unutulmamalıdır.
Yapılan tüm bu değerlendirmeler sonucunda kanamanın nedeni saptanamaz ise yukarıda bahsedilen risk faktörleri de göz önünde bulundurularak 3-6 ayda bir idrar tetkiki ile, gereken durumlarda da tekrar görüntüleme yöntemleri ile değerlendirme gerekebilir.